Denise Levertov, “Farkında”

Kapıya gelince
asma yapraklarını
kendi aralarında fısıltıyla
konuşurken buldum.
Orada olmam,
konuşma tam sen gelmeden
önce bitmişçesine
kalkıp ceketlerini ilikleyerek
zaten gidiyormuş gibi yapan
insanlar gibi utandırdı onları,
yeşil soluklarını susturdu.
Gizli kapaklı
hallerinden
gördüğüm kadarı yine de
hoşuma gitti. Böylesine saklı
sesleri duymak hoşuma gitti. Bir dahakine
güneş ışığı gibi dikkatle süzülecek, kapıyı
milim milim açacak, huzurla
kulak kabartacağım.

Denise Levertov, “Aware,” This Great Unknowing: Last Poems, 2000.

çeviri: smb / sermelix
ingilizcesini buradan okuyabilirsiniz.

Denise Levertov, “İlk Aşkım”

Bir çiçeğeydi.

Ben henüz konuşamazken
beni kendine çeken
başka bir çocuk vardı, kız mı oğlan mı bilinmez,
onunla bir şekilde ilişki kurmayı
hatta, peşinden sendeleyerek yürüdüğüm şey olmayı
gizlice arzuluyordum, düşüyordum
el ve dizlerimin üstüne, emekliyordum
bir iki adım, peşinden sürünüyordum
kucaklayan kollar
beni kapana dek.
Yüzü kalmadı ama aklımda,
dönüp bakmadı bana.

İşte bu çiçek:
Ansızın zaman yarıldı
Onu Görmeden Önceki Zaman vardı, muğlak geçmiş
ve Şimdi. Ebediyen. Yakınındaydık
taşlık yolun kumlu kavisinin
oturduğumuz yerde otlar
zayıftı. O çorak toprağın
çıplaklığından bir başına
fışkırmıştı çiçek, yüzü yukarı dönük,
bütünüyle ve açık açık
gözlerime bakıyordu.
Adını sorup tekrarlayabilecek
yaştaydım anca.

“Gündüz sefası,” dedi annem.
Soluk deniz kabuğu pembesiydi, başı
gümüş bir paradan daha büyük değildi.

O bana baktı, ben de karşılık verdim
bakışına, sanki o değil de
ben çiçekmişim ve yağmurdan taşıyormuşum gibi, içim
neşeyle doldu.
İşte bu sonsuzluktu.
Belki de ömür boyu arzuladığım şey
hep o ana,
o sonsuz alış verişe, o ihtimamın
bütünlüğüne,
hayatta bir kez gerçekleşen
o gizli ortaklığa
geri dönmekti.

Denise Levertov, “First Love,” This Great Unknowing: Last Poems, 2000.

çeviri: smb / sermelix

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın